Yazın çevirisinin çok boyutlu bir etkinlik olduğu düşüncesi genel olarak kabul görmektedir. Öykü çevirisi, kısa olmasının getirdiği bir kolaylıkla birçok çevirmenin en çok tercih ettiği bir etkinlik görünümündedir. Bu genel kabullerin tersine, kısa öyküyü romandan ayıran özelliğin uzunluk kısalıktan daha çok, yoğunlaştırılmış ve arıtılmış bir dilin varlığıdır. Edebiyat alanında öykü, düzyazıdan daha çok şiire yakındır. Öykü, her bireyin yaşamından izler taşıyan ve yaşamdaki olaylara dair ders vermeyi amaçlayan edebi türler arasında yer alır. Bu düşünceden hareketle, bu çalışmada Guy de Maupassant’ın “La Parure” adlı öyküsünün farklı yıllarda, farklı çevirmenler tarafından Türkçe’ye çevrilmiş üç ayrı çevirisi incelenecektir. Çalışmamızda ele alacağımız bu çevirileri Gideon Toury’nin Erek Odaklı Çeviri Kuramı çerçevesinde çeviri stratejileri ve işlemleri açısından incelemeyi amaçlıyoruz.
It is widely accepted that literary translation is a multidimensional activity. Translation of short stories seems to be widely preferred by several translators considering that it is easy because of its length. Contrary to this popular opinion, rather than short stories’ length, the existence of intensified and purified language differentiates short stories from novels. In the literary field, short stories are more similar to poems than prose. Short story is a literary genre that bears the traces of every person’s life and aims to teach lessons about everyday life. Keeping this in mind, three different translations of Guy de Maupassant’s short story “La Parure” into Turkish by different translators in different years will be analyzed. We aim to analyze these translations based on the translation strategies and procedures within the framework of Gideon Toury’s Target-Oriented Translation Theory.